Bazen bir oyun seni sözcüksüz yakalar. Hiçbir diyalog olmadan, sadece atmosferiyle, hareketleriyle, müzikleriyle içine çeker. Hollow Knight, benim için tam olarak öyle bir deneyimdi. Ve bu yazıda, o karanlık ama güzel yer altı dünyasında başıma gelenleri anlatacağım.
Max Turner
Gerçek oyun deneyimlerimi yazıyorum, sadece sevdiğim işleri paylaşıyorum.
Oyunun Temeli Ne?
Hollow Knight, metroidvania türünde bir aksiyon-platform oyunu. Yani harita bir ağ gibi ve yavaş yavaş açılıyor. Başta nereye gideceğini bile anlamıyorsun ama oynadıkça ezberliyorsun, o harita zihnine kazınıyor. Bir bölgeyi açmak saatlerini alıyor ama sonra geri dönüp oradan uçmanın, atlamanın keyfi başka oluyor.
Hikâye Dili: Sessizlik
Hollow Knight'ta hemen anlatılan bir hikâye yok. Her şey ipucu. NPC'lerin tuhaf cümleleri, duvarlardaki resimler, müzikler... Hepsi sana bir dünyanın çöktüğünü anlatıyor. Ama detayları sen toparlıyorsun. Bu da oynarken bir merak uyandırıyor. "Burada ne olmuş?" diye diye ilerliyorsun.
Mekanikler ve Hareket Hissi
Oyun tepkisel olarak çok tatmin edici. Zıplamak, duvardan sekmek, kılıcı savurmak... Hepsi "yerinde" hissettiriyor. Yeni yetenekler kazandıkça, eski alanlara dönüp "ha buraya da çıkılıyormuş" diyorsun. Bu da oyunun tekrar oynanabilirliğini artırıyor.
Düşmanlar ve Bosslar
Düşman çeşitliliği muazzam. Her yeni alanda farklı yaratıklar ve dövüş stilleri var. Ama esas unutulmaz olan, boss savaşları. Bazıları gerçekten sinir bozucu. Ama yendikten sonra kendini çok iyi hissediyorsun. Benim favorim Hornet oldu. O savaşı ilk kaybettiğimde klavyeye biraz fazla sert bastım ama sonra yendiğimde salonda tur attım.
Harita ve Yön Bulma
Harita sistemi ilginç: başta girdiğin bölgeyi kaydetmiyor. Yani haritada odayı görebilmek için o bölgenin haritasını bulman ve bir bankta oturup güncellemeyi beklemen gerekiyor. Bu da seni kaybolmaya zorluyor. Ve kaybolmak bu oyunun bir parçası. Başta sinir bozucu gibi ama sonra bu hisse alışıyorsun.
Müzik ve Ses Tasarımı
Bazen sadece bir müzik geliyor, bir yaratık sesiyle karışıyor ve çevrene daha dikkatli bakmaya başlıyorsun. Müzikler hüzünlü, yalın ama vurucu. Bazı yerlerde sadece müzikle atmosferi hissediyorsun, kelimeye gerek kalmıyor.
Eksiler? Evet Var
Oyunun temposu herkese göre değil. Bazen uzun süre bir yere takılıyorsun ve "burayı niye geçemiyorum ya" diyorsun. Harita sistemi bazen fazla gizemli olabiliyor. Sabır gerektiriyor. Ama eğer zamanın varsa ve acele etmiyorsan, bu eksiler avantaja dönüşüyor.
Neden Bu Oyunu Sevdim?
Bana hiç acele ettirmedi. "Bitir de bir sonrakine geç" demedi. Dünyasına soktu ve kendi tempomla ilerlememe izin verdi. Grafikler el ile çizilmiş gibi, tatlı ama karanlık. Hikâyesini sen kuruyorsun, savaşları sen ezberliyorsun.
Son Söz
Hollow Knight, seni anlatmadan anlatan bir oyun. Sessiz ama etkileyici. Zor ama ödüllendirici. Benim gibi sabırın varsa ve "bır oyun bana bir şey hissettirsin" diyorsan, Hollow Knight seni bekliyor. Ve inandırıyorum, o bekleyişe değer.
Max Turner– Bir gün değil, haftalarca oynadı, hala da dönüp bakıyor.